35'LİK... Vecdi ALTAY : Selymbria...

Selymbria...

ÜÇ yıl önce gitmiştik Silivri’ye dostları görmek için…

Yanlış anımsamıyorsam,

2011 yılı ocak ayının ilk günleriydi.

İliklerimize kadar donmuştuk soğuktan ama,

Yüreklerimiz sıcacıktı, heyecanlıydı.

Görüştük hemen hemen hepsiyle…

Zaman çabuk geçti.

Üzüntümüzü, sevincimizi, hasretimizi, yüreğimizi,

Orada bıraktık ve ayrıldık.

Döndük köyümüze ve hemen başladık yazmaya.
O günlerde 35LİK bloğumuz da yoktu.

İşte bu yazı da, o günlerden kalan bir yazı.

Meslektaşım Mustafa Balbay serbest kaldı.

Ve bugün de Tuncay Özkan…

Hoş geldiniz, hoş geldiniz…

Fotoğraf: Murat KOÇ

Can.

Üç aylık.

Annesi Nuray’ın kucağında,

Etrafa gülücükler dağıtıyor.

Neden orada, o da bilmiyor.

Ama annesi ve salondakiler biliyor.

Çok zor da olsa,

Dayısını görecek.

Devreye jandarma giriyor ve Can,

Annesinden alınarak, jandarmanın kollarında,

Tutuklu sanık bölümünde dayısı Tuncay Özkan ile buluşuyor.

Tuncay Özkan hasretle öpüyor, kucaklıyor küçücük bedeni, yeğenini, Can’ını.

Ve salonda herkesin gözlerinden yaşlar akıyor…

Evet,

Bebek yeğen Can ile

Gazeteci Tuncay Özkan’ın bu tarihi buluşması,

Bu tarihi davanın da önemli kesitlerinden birini oluşturuyor.

Tahmin ettiğiniz gibi;

Bizans İmparatoru Arkadius’un

Eudoxia ile evlenmesinden sonra

Eşini onurlandırmak amacıyla

Sahiline kale yaptırdığı ve

Kentin ismini “Eudoxiapolis” olarak değiştirdiği,

Antik çağda Selymbria (ki doğru kabul edilen),

İyon lehçesi ile Selübria,

Dor lehçesi ile Sahumbria,

Dönemin en büyük liman kenti,

1 Kasım’da 88. Kurtuluş Yılı’nı kutlayacak olan ve

Anne ve babaların yaramazlık yapan

Çocuklarını susturmak için

‘ Rahat dur. Yoksa oraya gönderirim ‘ diye korkuttuğu,

Silivri’deyiz.

Sabahın çok erken saatinde duruşma salonuna gelmemize rağmen,

Dışarıdaki kalabalık dikkat çekici.

18’inden 88’ine kadar,

Kadınlı erkekli insanlar,

İçeri girebilmek için çaba harcıyor,

Bu tarihi ve tarihi olduğu kadar,

Nasıl sonuçlanacağı belli olmayan

Davaya tanıklık etmek istiyor.

Elinde, kalbinde pil olduğunu kanıtlamak ve

X’Ray cihazından geçmemek için

Kalp Pili Kartı’nı tutanlardan,

Tutuklu sanıklara pasta börek getirenlere kadar,

Bir çok insan giriş kapısında.

Duruşma salonu dışında ilk göze çarpanlar,

Gazetecilerden Oktay Ekşi, Orhan Erinç, Atila Sertel, Şükran Soner, Muhittin Akbel,

Serdar Kızık, Önder Özçorlu, Levent Bimen, Gürsu Arat, Erel Şarman,

Sanatçılardan Bedri Bayram, Genco Erkal,Yıldız Kenter.

Duruşma, tutuksuz sanık

Arif Doğan’ın geç geleceğinin bildirilmesi ile,

İki saat erteleniyor.

Bir sanık nedeni ile ertelenme kararı,

‘ Bu nasıl adalet ’ sözleri ile salonda ve dışarıda

Tepki görüyor.

Duruşma salonu dışında,

Sinan Aygün’ün

Erol Mütercimler’in,

Yalçın Küçük’ün,

Emin Şirin’in,

Yakalarındaki ‘Sanık’ kartları ile dolaşması

Bu dava hakkındaki düşünceleri sorgulatıyor insana.

Tutuklu sanıkların salona girmesi ile birlikte,

Sanık yakınlarının alkışları, çok sert uyarılar nedeni ile kesilirken yerini,

Karşılıklı pandomim yapmaya bırakıyor.

Zaten bu dava da, bir tiyatro değil mi?

Balbay’ın İzmir’den gelenlere,

Ayaklarının parmak uçlarında durarak ve

İki kolunu bir dünya kadar açarak hepimizi

Kucaklamak istemesi,

Özgürlüğe kavuşmak ve uçmak isteyen bir serçe gibiydi...

Tekerlekli sandalyede, oksijen tüpleri ve diğer cihazlarla birlikte,

Arif Doğan’ın da yerini almasıyla hakim duruşmayı başlatıyor.

Rutin işlemlerden sonra Mustafa Balbay,

Konuşma hakkını zorla da olsa elde ediyor ve

Şunları söylüyor:

‘ Şu anda firar olan Hizbullah değil, hukuktur. Hizbullah'a her şey mümkün bize değil.

Tahliye edilen Hizbullah sanıklarının biri 48, biri 35, biri de 14 cinayeti kabul etmişler. Onlar tahliye oluyor, ama biz hakkımızda hiçbir delil olmadan burada tutuklu olarak yargılanıyoruz. Hakkımda 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 300 yıla kadar hapis isteniyor. Bu kadar ömür garantisini veriyorsanız tamam, ancak bu davalar arasında hiçbir hukuksal bağlantı kalmadı. Geldiğimiz nokta davanın bu şekilde devam etmeyeceğini gösteriyor.

Hakkımda haberler çıkıyor. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bana ' bu hükümetin hakim alımları sakıncalı ' dediği yazılıyor. Bu suç mudur? 184 cinayetle yargılananlar dışarıda. Hukuku firardan kurtarmanızı bekliyorum ‘

Kızım Ekin Belce’nin bir emanetinin, Balyoz davası sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın Avukatı Celal Ülgen tarafından Balbay’a verildiğinden emin olarak duruşma salonundan ayrılırken,

Gerek Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ın ve gerekse

Diğer tutuklu ve tutuksuz sanık ile avukatlarının şu sözleri,

Dava hakkında bir kez daha düşünme ve

İstediğimiz kadar yorum yapma hakkını bize veriyor:

‘ Hizbullah’a her şey mümkün, bize değil… ‘

‘ Bu dava nedeniyle hukuk, firar etmiştir… ‘

‘ Siyasi hükümet, cinayete teşebbüs ediyor. Alet olmayın… ‘

‘ Bu yargılanmanın ahlaki ve hukuki yanı kalmamıştır…’

‘ Bu kadar hoşgörüsüzlük nedir? ‘

‘ Bu dava artık, siyasi davadır…’

Selymbria’da özgürlüğe kavuşmayı bekleyenlere selam olsun…

* 35'LİĞİ takip eden, başta Türkiye olmak üzere; Amerika, Almanya, Avusturya, Avustralya, Arnavutluk, Azerbaycan, Arjantin, Belçika, Belarus, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Bosna Hersek, Brezilya, Cezayir, Çin, Danimarka, Ekvador, Endonezya, Fransa, Finlandiya, Güney Afrika, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Haiti, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsviçre, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kenya, Kosta Rika, Kuveyt, Makedonya, Malta, Malezya, Mısır, Libya, Litvanya, Lübnan, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Portekiz, Polonya, Rusya, Senegal, Sırbistan, Singapur, Suudi Arabistan, Tayvan, Tayland, Ukrayna, Venezuela, Vietnam ve Yunanistan'da yaşayan ve de yazılarıyla katkı koyan, önerilerini paylaşan tüm dostlarımıza teşekkür ederiz…

Not : Bu veriler, Blogspot'un kontrol panelinden aktarılmıştır...

Yorum, istek ve önerilerinizi yazabilir,

paylaşabilirsiniz...

Eğer yorumunuzu yazdığınız halde

gönderemiyorsanız veya teknik arıza çıkıyorsa,

lütfen, altay@vecdialtay.net mail adresine

mail gönderiniz...